Tan ağarıyor!
Gectiğimiz gece bizim değildi. Bir sonrakini kimse bilmiyor ve senin için şimdi, tan ağarıyor.
Tan vakti olmak… Istenmeyecek şey mi?
Güneşin ilk ışıkları ile şairlere esin. Doğum gibi, umut gibi tan. Geçiş dönemi gibi. Nereye varacağını bilemediğin ancak bir umutla, ilk adımı attığın o an işte:
Tan.
Güneş! Tanrı’dır Güneş. Tapılır Güneş’e. Güneş olmak, yalnızlığa alışmakla eşdeğer sanki.
Tan gibi, Güneş için duyulan umut değil,
Güneş gibi, parıldayan ve ölümsüz görülen bir Tanrıca değil;
Ben, Dünya çevresinde dolanmaktan vazgecemeyecek Ay’ım.
Aydınlanması, Güneş tanrısallığının varlığına mahkum Ay.
Gece’ye doğarım.
Yolunu kaybetmemek için ışığa susadığın o an varım.
Tan ağarırken usulca kaybolur, Güneş’e ulaşma umuduna teslim ederim seni.
Güneş’e dokunamadıkça;
Ay ışığında mı yol alırsın, tan vaktinden mi keyfalırsın, sen bilirsin yolcu.
Sadece, sabah oldu.
Seren Çoban